Harcanması gereken malı sarfetmekten kaçınmak, para
        ve malı çok sevdiğinden dolayı, başkasına bir
        şey vermekten çekinmek.
        Dinimiz, başta zekât olmak üzere bazı malî harcamalarda
        bulunmamızı emretmiştir. Aile bireylerinin
        bakımı, akrabaların görülüp gözetilmesi de bu emirler
        arasındadır. Çevremizdeki yoksullara imkân ölçüsünde
        malî yardım ise bir insanlık görevidir. Parası ve
        malı olduğu halde bir insan bu görevlerini yapmaz ve malını
        sarf etmekten çekinirse, cimrilik yapmış demektir.
        Cimriliğin başlıca sebebi aşırı mal
        hırsı ve gelecekte yoksul kalma korkusudur. Peygamberimiz:
        "Çocuk, cimrilik ve korkaklık sebebidir"
        buyurmuştur. Aşırı mal hırsı ve
        cimriliği yüzünden durmadan mal biriktiren ve tükenir endişesi
        ile hastalıklarında bile harcamayıp, dünyayı
        kendilerine zindan eden cimriler vardır. Halbuki mal Allah'ın
        nimetidir ve bu nimet yerli yerince harcanırsa Allah onu
        artırır.
        Cimriler, insanlar arasında da, Allah katında da sevimsiz
        ve aşağılık kişiler olarak görülür. Allah
        Teâlâ:
        "Onlar ki hem kıskanır, cimrilik ederler, hem de
        herkese cimrilik tavsiye ederler ve Allah'ın kendilerine
        fazlından verdiği Şeyleri saklarlar. Biz de böyle
        nimetleri gizleyen nankörlere hor ve rüsvay edici bir azap hazırladık.
        " (en-Nisâ, 4/37) buyurmuştur.
        Rasûl-i Ekrem (s.a.s.) de şöyle buyurmaktadır:
        "Cimrilikten sakınınız. Çünkü cimrilik, sizden
        önceki milletleri helâk etmiştir. "
        "Her sabah gökten iki melek iner. Birisi: -İlâhi
        İnfak edene karşılığını ver;
        diğeri: -Allah'ım! Cimrilik edene de telef ver
        (malını yok et), diye dua ederler. " (Riyazü's-Salihin,
        I, 253).
        "...Cimri kişi Allah'a uzak, Cennet'e uzak, insanlara uzak
        ve Cehennem ateşine yakındır" (Tirmizî, Birr, 40).
        Cimriler hakkında söylenen sözler, cimrilerin insanlar arasındaki
        durumunu, çok güzel anlatmaktadır.
        Bişr b. el-Haris, cimriler hakkında şöyle demiştir:
        "Cimrinin yüzüne bakmak, insanın kalbini
        katılaştırır. Cimrilerle karşılaşmak
        müminler için belâdır"
        Yahya b. Muaz da şöyle demiştir:
        "Kötü kimseler olsalar bile, cömertler için herkesin
        kalbinde bir sevgi vardır. İyi olsalar bile, cimrilere
        karşı herkesin kalbinde yalnız nefret vardır."
        İbnu'l-Mutez'in cimrilik hakkındaki görüşü de
        şudur: "İnsan malına cimrilik ettiği nisbette
        şerefinden kaybeder."
        Mallarını kendileri için bile harcamaktan çekinen
        cimriler, Allah Teâlâ'nın kendilerine verdiği nimeti
        harcamamakla sadece kendilerini değil, eş ve çocuklarını
        da sıkıntıya sokarlar. Çevrelerindeki diğer
        insanlara fenalık yapmış olurlar. Çünkü, Allah'ın
        verdiği bu nimetlerde nafaka veya sadaka olarak diğer
        insanların da hakkı vardır. Bu hakkın sahiplerine
        verilmemesi zulümden başka bir şey değildir. Servet, Cenâb-ı
        Hakk'ın ihsanıdır. Allah (c.c.), serveti dilediğine
        verir, dilediğinden alır. Mal ve mülkün gerçek sahibi
        O'dur. Cimriler, bu şuura eremeyen insanlardır.
        Müslümanların, cimrilik konusunda, Allah Teâlâ'nın
        aşağıdaki ihtarını unutmamaları gerekir.
        Cenâb-ı Hak şöyle buyuruyor:
        " Allah'ın verdiklerinden cimrilik edenler, sakın
        bunun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar
        bilakis bu onların kötülüğünedir. Cimrilik yaptıkları
        şey, kıyamet günü boyunlarına dolanacaktır. Göklerin
        ve yerin mirası Allah'ındır. Allah işlediklerinizden
        haberdardır. " (Âl-i İmrân, 3/180).
        Beşer nefsi zayıftır, muhteristir. Ancak Allah'ın
        koruduğu kimseler bundan müstesnadır. Ancak imanla
        kendilerini mâmur edenler, bu cimrilik cehaletinden temizlenebilir,
        yeryüzünün zaruretlerinden kurtulabilir, menfaata karşı
        duydukları hırs kaydından vazgeçebilirler. Çünkü iman
        sahipleri, Allah'dan, maldan da üstün birşey umabilirler. Bu
        umulan şey Allah'ın rızasıdır. Mümin kalp; mal
        ile değil, iman ile mutmain olur; Allah yolunda infak etmekle fakir
        düşeceğinden korkmaz. Kendi hiç bir şey değilken
        Allah onu meydana getirmiş, vücut, göz, kalp, lisan ve sayısız
        nimetler bağışlamış ve mal sahibi
        yapmıştır. Bunlar Allah'a aittir. Öyle ise Allah'a
        güvenen birisi Allah yolunda ve Allah rızası için malını
        infak etmekten çekinmez.
        Ama kalp gerçek imandan yoksun olunca, infak etmeye veya sadaka
        vermeye teşebbüs ettiği zaman, her defasında, nefsinde
        bir cimrilik duygusu dalgalanmaya başlar, fakir düşeceğinden
        korkar. Böylece infak etmekten vazgeçer. Sonra onun hayatı
        emniyetsiz ve istikrarsız bir korku ve ihtiras Cehennemi haline
        gelir.
        Allah'a söz verdiği halde ahdine ihanet eden, verdiği söze
        vefa göstermeyip Allah'a karşı yalan söyleyen, hiç bir
        zaman kalbini münafıklıktan kurtaramaz. Ölçülü hareket
        etmek İslâm nizamının temel esaslarından birisidir.
        Aşırı müsrif davranmak da cimri davranmak kadar dengeyi
        bozar. İslâm, dengenin bozulmamasını öngörür:
        "Elini boynuna bağlayıp cimri kesilme, büsbütün de
        açıp tutumsuz olma. Yoksa pişman olur açıkta
        kalırsın. " (el-İsrâ, 17/29).
        Ayet-i Celilede cimrilik, ellerini boynuna bağlıyan bir
        insan gibi tasvir ediliyor. İsraf ise, elini son haddine kadar açıp
        elinde ve avucunda ne varsa dağıtmak şeklinde ifade
        ediliyor.
        Cimri insanın da, müsrif insanın da varacağı
        netice aynıdır. Cimriliğin de israfın da sonu
        pişmanlık duygusudur. Her şeyin en iyisi orta hallisidir.
        Orta yol, iman ahlâkı ile küfür ahlâkının
        sınırıdır: Cimrilik cehaletten gelen kara bir
        lekedir. İsraf ise şeytanın işini yapmaktır. Müsrifler
        şeytanın kardeşleri olarak
        tanıtılmaktadır.
        Cimrilik kelimesinin Kur'an'daki diğer bir
        karşılığı katur kelimesidir. Bu kelime, Türkçe'deki
        hasis kelimesini karşılamaktadır. Anlamı, eli
        sıkı, yahut çok cimri demektir. Kur'an'da, kişinin
        elindeki şeyleri çar-çur etmesi demek olan israfın
        zıddı olarak kullanılmıştır.
        "Ve onlar ki harcadıkları zaman, ne israf ederler, ne
        de cimrilik ederler; (harcamaları) bu ikisinin arasında
        dengeli olur. " (el-Furkan, 25/67).
        Cimrilik konusu, Allah'ın çok kötülediği bir haslettir.
        İman eden bir kimse asla cimri davranıp mal yığmaz.
        Tamahkâr davranmaz. Nefsinin cimriliğinden kendini kurtarır.
        Cimriliğin ve tamahkârlığın son derecesi olarak
        Kur'an'da bir kelime daha vardır. Bu kelime şih, şuh veya
        şihh'dir. Kelime güçlü bir kötüleme anlamında tamahkârlık
        ve cimrilik demektir.
        "O halde gücünüz yettiği kadar Allah'dan korkun. (O'nun
        öğütlerini) dinleyin. İtaat edin. Kendi iyiliğinize
        olarak harcayın. Kim nefsinin cimriliğinden (şuhhe
        nefsihi) korunursa işte onlar, kurtuluşa erenlerdir. "
        (et-Tegabün, 64/16).
        Bu ayete göre, cimrilik, nefsin kendisinde bulunan bir belâdır.
        Nefsi, bu belâdan ancak iman kurtarır. Allah'a ve âhiret gününe
        inanan insan, infak ederek nefsindeki bu cahilî lekeyi temizler, bu
        belâdan kurtulur. Cimrilik belâsından kurtulamayan insan İslâmî
        bir hayata aşina olamaz. İslâmî hayata alışkın
        olmayan cimriler, Allah'ın rahmet hazinelerine sahip olsalar bile,
        biter korkusuyla cimrilik ederler. Halbuki Allah'ın hazineleri
        bitmez ve tüKerimez.
        "De ki, Rabbimin rahmet hazinelerine siz sahip olsaydınız
        tükenir korkusuyla yine de cimrilik ederdiniz. Hakikaten insan çok
        cimridir. " (el-İsrâ, 17/100).
        Bu cümle ile cimriliğin son haddi dile getiriliyor.
        Allah'ın rahmeti, her şeyi kaplamıştır. Onun ne
        bitmesinden ne de eksilmesinden endişe edilebilir.