Vefat eden erkek veya kadından her birinin bedenini örtmek
        için kullanılan kumaş parçası. Cenazenin kefenlenmesi
        farz-ı kifâye'dir. Bu farz yerine getirilmezse İslâm toplumu
        sorumlu olur. Kefenin gerekliliği hadis, icmâ' ve akıl
        delillerine dayanır.
        Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Beyaz elbise
        giyiniz. Şüphesiz bu, elbiselerinizin en hayırlısıdır.
        Ölülerinizi de onunla kefenleyiniz" (Ebû Dâvud, Tıbb, 14,
        Libâs, 13; Tirmizî, Cenâiz, 18, Edeb, 46; Nesaî, Cenâiz, 38, Zîne,
        97; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 247, 274, 328). Sıcak iklimlerde
        beyaz renkli giysinin, serin tutan, güneş
        ışınlarını kıran en uygun giysi
        olduğu bilinmektedir. "Ölülerin kefenlerini güzel yapın.
        Çünkü onlar kendi aralarında birbirlerini ziyaret ederler ve
        kefenlerinin güzelliği ile iftihar ederler" (Müslim,
        Cenâiz, 49; Tirmizî, Cenâiz 19; Nesaî, Cenâiz 37; İbn Mâce
        Cenâiz 12; Ebû Dâvud, Cenâiz; 30, Müsned, III, 295, 329, 349).
        Rivâyete göre, Hz. Âdem vefat edince melekler O'nu yıkamış,
        kefenlemiş ve defnettikten sonra, çocuklarına şöyle
        demişlerdir: Bu, sizin ölüleriniz için bir sünnettir
        (el-Kâsânî, Bedâyîu's-Sanâyi', Beyrut 1402/1982, I, 306).
        Kefenin güzel yapılmasından maksat,
        beyazlığı ve temizliği, ölülerin kefenleriyle
        övünmelerinden kastedilen ise, sünnete uygun olduğu için
        sevinmeleridir. Burada pahalı kumaş kastedilmemiştir.
        Çünkü İslâm'da israftan kaçınmak bir esastır.
        Diğer yandan Hz. Peygamber; "Kefende pahalıya kaçmayın,
        çünkü o, çabucak soyulup gider" (Ebû Dâvud, Cenâiz, 31)
        buyurmuştur.
        Kefen, cenazenin sosyal ve ekonomik durumuna göre; sünnet, kifâyet
        veya zarûret miktarlarında olmak üzere üçe ayrılır.
        1. Sünnet miktarı kefen: Erkek için; izâr, gömlek ve sargıdır.
        Kadın için ise; izâr, başörtüsü, sargı ve göğüsleriyle
        karnını bağlamak için kullanılan bir bez ve gömlek
        (dır') olmak üzere beş parçadır.
        "İzâr"; vücûdu tepeden tırnağa saran parçadır.
        "Gömlek"; boğazdan ayaklara kadar olan yakasız ve
        kolsuz giydirilen elbisedir. "Sargı"; cenazeyi sarmak için
        kullanılan izardan daha uzun parçadır. Cesedin üst ve alt kısımlarından
        bağlanır. Kadına mahsus olan "dır"' gömlekle
        (kamîs) eş anlamlı ise de, kadının gömleğinin
        göğüse, erkeğinkinin ise omuza kadar
        yarılacağı belirtilmiştir (İbn Âbidîn,
        Reddü'l-Muhtâr, İstanbul 1984, II, 202).
        2. Kifâyet miktarı kefen: Erkek için kefenin yetecek en az
        miktarı izâr ve sargı olmak üzere iki parçadır.
        Çünkü sağlığında giydiği en az elbise budur.
        Tek parça elbise ile namaz kılmak mekruh olduğu gibi, tek parça
        kefen de mekruhtur. Kadının en az yetecek kefeni ise iki
        elbise ile bir baş örtüsüdür. Bundan azı mekruhtur.
        3. Zarûret miktarı kefen: Erkek ve kadın için zarûret
        hâlinde kefenin en azı bütün bedeni örtecek kadar olmasıdır.
        Bu da mümkün olmazsa başkalarından kumaş istenir.
        Çünkü bundan aşağısı, yok hükmündedir. Bütün
        bedeni örten kefenle, yükümlülerden farz düşer. Ancak zarûretler
        kendi miktarlarınca takdir olunur. Özellikle kıtlık,
        darlık, savaş ve yaygın bulaşıcı
        hastalık gibi sebeplerle ortaya çıkan toplu ölümlerde bu sıkıntılar
        söz konusu olabilir. Bu durumda, kefenin zarûret miktarı ne
        bulunursa odur.
        Mus'ab b. Umuyr (r.a) Uhud savaşında şehid düşünce,
        üzerinde tek parça çizgili bir kumaş parçasından
        başka bir şey yoktu. Kabre defnedilirken başı
        örtülse ayakları, ayakları örtülse başı açıkta
        kalıyordu. Bunun üzerine, Hz. Peygamber; kumaşla
        başının örtülmesini, ayaklarının üzerine de
        izhir otu atılmasını söylemiştir. Bu Hadis,
        cenazenin yalnız avret yerlerinin örtülmeşinin farz için
        yeterli olmadığını, açıkta kalan
        kısımların gerektiğinde hasır, kilim, parça,
        ot ve benzeri şeylerle örtmenin gerektiğini gösterir.
        İmam Şâfiî, zarûret halinde yalnız avret yerlerinin
        örtülmesini yeterli görür (İbn Âbidîn, a.g.e., II, 204).
        Kefen ölüye sarılmadan önce güzel koku ile tütsülenir. Önce
        yaygı tabuta veya hasır, kilim gibi bir şey üzerine yayılır,
        onun üzerine de izâr yayılır. Sonra ölüye kefen gömleği
        giydirilerek, izâr'ın üzerine yatırılır. Ölü
        erkekse, izâr önce soluna, sonra da sağına getirilerek
        sarılır. Sargı da aynı şekilde onun üstüne
        sarılır. Açılmasından korkulursa kefen bir
        kuşakla bağlanabilir. Kadına önce gömleği
        giydirilir. Saçları iki örgü halinde gömleğin üzerinden,
        göğsü üzerine konur, onun üzerine baş örtüsü yüzüyle
        beraber örtülür, üstüne de izâr sarılır, izârın
        üzerinden de göğüs örtüsü bağlanır, daha sonra da
        sargı sarılır. Göğüs örtüsü sargıdan sonra
        da bağlanabilir. Kefenin açılmasından korkulursa düğümlenir.
        Kefen konusunda cinsiyeti belirsiz kişi (hunsây-ı müşkil)
        kadın gibi işlem görür. Çünkü erkek olma ihtimali karşısında
        fazlanın bir zararı yoktur. İhramlı, ihramsız
        gibidir. Yani kefeni kokulanır ve başı örtülür.
        İmam Şâfiî aksi görüştedir. Bülûğa
        yaklaşan erkek çocuk (mürâhik) Erkek; kız çocuğu (mürâhika)
        da kadın hükmündedir. Bulûğ çağına
        yaklaşmamış küçük erkek çocuğu bir parça,
        küçük kız çocuğu ise iki parça kefen bezine sarılır.
        Düşük cenîn, ölünün bir uzvu gibi sayılır,
        kefenlenmez, bir beze sarılır.
        Bulunan bir insanın parçasının eğer
        başı varsa parçası olan ile birlikte kefenlenir. Ölen
        bir kâfirin durumu da böyledir. Onun mahrem bir hısımı
        varsa onu yıkar. Bir beze sararak kefenler. Çünkü, münkirin
        sünnet üzere kefenlenmesi mekruhtur.
        Kabrinden yeni çıkarılmış cenaze, kefeni
        soyulmuş olarak bulunursa, dağılmamış durumda
        ise, hiç defnedilmemiş gibi ikinci defa üç parça kefenle
        kefenlenir. Dağılmışsa bir parça kefene sarılır.
        Erkeğin kefeninin cuma ve bayram günlerinde, kadının
        kefenin ise, ana-babasını ziyaret sırasında
        giydiği elbiseye kıymetçe uygun bulunmasıdır.
        Herkesin kefeni kendi malından karşılanır. Kefen
        masrafı borçtan, vasiyet ve mirastan önce gelir. Malı
        bulunmayan cenazenin kefeni hayatta iken ona bakmak zorunda olan nafaka
        yükümlüsüne aittir. Bu da yoksa, techîz ve tekfin masraflarını
        İslam Devleti karşılar. Kadınların kefenleri
        zengin olsalar da kocalarına aittir. Çünkü kefen bir bakıma
        dünyadaki örtünmenin (tesettür) devamıdır (bk. el-Kâsânî,
        Bedâyîu's-Sanâyi'. Beyrut 1402/1982, I, 306-309; el-Fetâvâ'l
        Hindiyye, Beyrut 1400/1980, I, 160-162; İbn Abidîn, a.g.e., II,
        202-207).