KÜTÜB-İ SİTTE HADİS-İ ŞERİFLERİ




1091 - Rafi' Ibnu Hadic (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Huneyn gunu Ebu Sufyan Ibnu Harb, Savfan Ibnu Umeyye, Uyeyne Ibnu Hisn, Akra' Ibnu Habis ve Alkame Ibnu Ulase'den herbirine yuzer deve verdi. Abbas Ibnu Mirdas'a ise daha az verdi. Bunun uzerine (ayni zamanda sair olan) Abbas Ibnu Mirdas su manada bir siir duzdu:
"Benimle atim Ubeyd'in payini Uyeyne ile Akra' arasinda mi taksim ediyorsun? Ne Bedr ne de Habis, cemiyette, Mirdas'tan ustun degillerdir.
Ben de onlarin hicbirinden asagi degilim.
Ancak bugun sen, kimi alcaltirsan o bir daha yukselmez."
Rafi' der ki: "Bunun uzerine Resulullah (aleyhissalatu vesselam) onun payini da yuz deveye yukseltti."
Muslim, Zekat 137, (1060).

1092 - Ebu Katade (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurdular:
"Savas sirasinda kim bir dusmani oldurur ve bunu isbatlarsa, maktulun seleb'i kendisinin olur."
Buhari, Hums 18, Buyu 37, Megazi 54, Ahkam 21; Muslim Cihad 46, (1571); Muvatta, Cihad 18, (2, 454); Tirmizi, Siyer 13, (1562); Ebu Davud, Cihad 147, (2717).

1093 - Seleme Ibnu'l-Ekva (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bir seferde idi, musriklerden bir casus gelip, ashabinin yaninda bir muddet oturup konustu. Sonra sivisip gitti. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "(O bir casustur, arayip bulun ve oldurun!" diye emretti. Ben (erken) bulup oldurdum. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) selebini bana bagisladi."
Buhari, Cihad 173; Muslim, Cihad 45, (1754); Ebu Davud, Cihad 110, (2653); Ibnu Mace, Cihad 29, (2836).

1094 - Avf Ibnu Malik ve Halid Ibnu Malik (radiyallahu anhuma) sunu soylemislerdir: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) selebin katile ait olduguna hukmetti, selebi ganimet malina katarak besli taksime (humus) tabi kilmadi."
Ebu Davud, Cihad 149, (2721).

1095 - Abdullah Ibnu Ebi Evfa (radiyallahu anh)'nin anlattigina gore, kendisine: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) zamaninda, gida maddelerini humus taksimine tabi tutar miydiniz?" diye sorulmustu, su cevabi verdi:
"Hayber gunu yiyecek maddeleri de ele gecirdik, kisi gelir, ihtiyaci kadar alir, sonra giderdi."
Ebu Davud, Cihad 138, (2704).

1096 - Hz. Abdullah Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) zamaninda bir ordu ganimet olarak yiyecek maddesi ve bal ele gecirdi. Ancak bundan humus alinmadi."
Ebu Davud, Cihad 137, (2701).

1097 - Amr Ibnu Abese (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) kible istikametinde (sutre olarak) bir ganimet devesi bulundugu halde gerisinde bize namaz kildirdi. Namaz kilinca, hayvanin yan kismindan bir tutam yun aldi (elinde tutup gostererek): "Ganimetinizden humus disinda su kadari bile bana helal degildir. Humus da size iade edilecek (sizin maslahatlarinizda harcanacak)tir" dedi."
Ebu Davud, Cihad 161, (2755).

1098 - Cubeyr Ibnu Mut'im (radiyallahu anh) anlatiyor: "Humustan Beni Hasim ve Beni Muttalib'e ayrilan pay hakkinda konusmak uzere Osman Ibnu Affan (radiyallahu anh) ile birlikte Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a gittik. Ben:
"Ey Allah'in Resulu, dedim, kardeslerimiz olan Beni Muttalib'e verdin, bize hicbir sey vermedin. Halbuki bizim de onlarin da (size) yakinligi birdir" dedim. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Beni Muttalib ile Beni Hasim tek bir seydirler!" buyurdular.
Cubeyr der ki: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ne Beni Abdu Sems'e, ne de Beni Nevfel'e: (Beni Hasim ve Beni Muttalib'e verdigi halde humustan) pay ayirmadi. Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh) de humusu aynen Resulullah (aleyhissalatu vesselam) gibi taksim etti. Ancak o, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in yakinlarina, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in onlara verdigi kadar vermedi. Hz. Omer (radiyallahu anh) de onlara humustan verdi. Sonra da Osman (radiyallahu anh) verdi."
Buhari, Humus 17, Menakib 2, Megazi, 38; Ebu Davud, Harac 20, (2978. 2979, 2980); Nesai, Fey 1, (7,130,131).

1099 - Abdurrahman Ibnu Ebi Leyla anlatiyor: "Ali (radiyallahu anh)'yi dinledim, demisti ki: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in yaninda ben, Abbas, Fatima ve Zeyd Ibnu Harise toplanmistik. Ben sunu soyledim:
"Ey Allah'in Resulu, Aziz ve Celil olan Allah'in kitabinda zikri gecen su humustaki hakkimizin taksimine beni vazifelendirseniz de hayatinizda bu isi ben bir yapsam! Ta ki sonradan kimse bu hususta bizimle ihtilafa dusmese!"
Ali (radiyallahu anh) devamla der ki: "Resulullah bu istegimi yerine getirdi. Hayati boyunca ben taksim ettim. Sonra buna, Hz. Ebu Bekir de beni vazifelendirdi. Ayni is, Hz. Omer (radiyallahu anh) devrinin son senesine kadar bende devam etti. O yil (fetihlerden dolayi) bol mal gelmisti. Bizim hakkimizi yine ayirdi ve bana gonderdi. Ben:
"Bu sene ihtiyacimiz yok, Muslumanlarin ihtiyaci var, onlara ver!" dedim. O da bu hisseyi Muslumanlara dagitti. Artik, Hz. Omer (radiyallahu anh)'den sonra kimse beni bu ise cagirmadi.
(Zaten o sene) Hz. Omer'in yanindan ciktiktan sonra Abbas (radiyallahu anh)'a rastladigimda (hayiflanarak) bana:
"Ey Ali, dun bize oyle bir seyi haram ettin ki, bundan sonra artik kimse bunu bize vermez!" demisti. (Meger ne kadar dogru soylemismis. Dedign aynen cikti). O ne dahi insan imis!"
Ebu Davud, Harac 20, (2983-2984).

1100 - Katade (rahimehullah) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) gazveye bizzat istirak edince, onun sehm-i safiyy denen riyaset hissesi olurdu. Bu hisseyi, taksimden once kole, cariye, at gibi ganimete dahil mallardan dilediginden alirdi. Safiyye validemiz de iste bu hissedendi. Gazveye bizzat istirak etmedigi takdirde bu hisse giyabinda ayrilirdi, ancak bu durumda secme hakki yoktu (ne ayrilmissa onu kabul ederdi.)"
Ebu Davud, Harac 21, (2993).