A- Depremin Oluşumu
Üzerinde yaşadığımız yerkabuğu ya da diğer adıyla litosfer, değişik özellikler taşıyan topraklardan oluşmaktadır. Yerküre dış ve iç yapısını sürekli değiştiren canlı bir mekanizma gibidir. Hızlı veya yavaş olarak gelişen hareketlilik gösterir. Bu hareketlilik ve değişikliğin bir kısmı oldukça yavaş gerçekleşmektedir ki bizler bunların büyük bir bölümünden haberdar olamayız. Sürekli ve yavaş hareketlerin büyüklüğü yılda 1-10 mm kadar olmaktadır. Ancak insanları dehşete düşüren ve saniyelerle ölçülecek süreler içinde gelişen, çok hızlı yer kabuğu hareketleri vardır ki, bunlar da deprem olarak adlandırılmaktadır.
Depremler çoğunlukla elastiki kırıklara bağlı olarak gelişirler. Bu elastiki kırıklara da fay denir. Fay hattının iki ucunda biriken enerji, kütlenin direncini aşınca kırık boyunca kaymalar oluşmakta ve sonuçta deprem olayı meydana gelmektedir. Ülkemizde hepimizin uykularını kaçıran dünyaca ünlü Kuzey Anadolu Fay Hattı bulunmaktadır.
Konuyla ilgili uzman kimselerin de sık sık dile getirdikleri gibi, ülkemiz tehlikeli bir deprem kuşağında yer almaktadır. Öyle anlaşılıyor ki yer küre bizi sallamaya devam edecektir. Şu halde deprem gerçeği ile birlikte yaşamak mecburiyetinde olduğumuz gözükmektedir. Bu asla bir çaresizliğin ifadesi değil, bir gerçeğin teslimidir. Akl-ı selim bütün tehlikeleri bertaraf edecek çözüm yollarını bulacaktır. Önemli olan akl-ı selime gereken önem ve değeri atfetmektir.
B- Depremin İlâhî Yönü
Depremler ve diğer doğal afetler her ne kadar tipik tabiat hadiseleri iseler de, kuşkusuz onların bir de ilâhî yönü mevcuttur. Hadiseyi sadece tabiat olayı olarak görmek ve Allah Teala’nın iradesini devre dışı bırakmak yanlış ve tek taraflı bir değerlendirmedir. Depremler, yüce yaratıcının emri, iradesi ve kudretiyle oluştuğu için olayın hem ilâhî irade ile ilgili yönüne, hem de maddi yönüne bakmak durumundayız. Bu kısa açıklamadan sonra depremle ilgili olarak kader ve tevekkül ilişkisine kısaca değineceğiz.
Devamını oku from "FİZİKÎ VE İLÂHÎ BOYUTLARI İLE DEPREM"