Üstâd Bedîüzzamân Said Nursî Hazretlerinin 1950-60 yılları arasında o günün iktidârı olan Demokrat Partinin idârecilerine ve ilgililerine yazdığı ba’zı mektûblar, o gizli zındıka komitesi tarafından te’vîlât-ı fâside ile te’vîl edilmekte, o fâsid te’vîllerin neşrine revâc verilmekte; ve bu te’vîller, Müslümanların sû-i tefehhümüne sebeb olmaktadır. Üstâd Bedîüzzamân Hazretlerinin bu fâsid te’vîllerden berî olduğunu isbât etmek için bu mektûbları ALLAH’ın tevfîk ve inâyetiyle şerh ve îzâh etmek mecbûriyyetinde kaldık. Evvelâ bir mukaddime zikredilecektir. Mukaddimede “demokrasi, cumhûriyyet, şerîat, İslâm Devleti” gibi mefhûmlar Ehl-i Sünnet ulemâsının ta’rîf ettiği şekilde aynen nakledilecektir.
MUKADDİME
Yirmi bir esâstır.
Birinci Esâs:Edille-i şer’ıyye (şer’î delîller) dörttür:
a– Kitâb.
b– Sünnet.
c– İcmâ-ı ümmet (sahabe ve müctehidîn-i izâmın icmâı).
d– Kıyâs-ı fukahâ’dır.
Bunları bize terennüm eden ise, dört mezheb imâmlarının usûlleri ile iki akíde imâmlarının, yâni İmâm Mâtürîdî ve İmâm Eş’arî’nin koydukları esâslardır. Risâle-i Nûr ise; bu iki akíde imâmlarının koydukları esâslar çerçevesinde hakáik-ı îmâniyye ve İslâmiyyenin kalben keşfi ve aklî delîllerle isbâtıdır.
Mâdem Bedîüzzamân (ra) Hazretleri, Ehl-i Sünnet vel Cemâattır; Risâle-i Nûr ise Ehl-i Sünnet vel Cemâatın inancını beyân etmiştir. Öyle ise, Risâle-i Nûr’da dört mezheb inancına ve iki akíde imâmlarının i’tikádına muhâlif hiç bir mes’ele yoktur ve gösterilememiştir. Eğer Risâle-i Nûr’da Ehl-i Sünnet inancına zâhiren muhâlif bir mes’ele gösterilse, “Ma’nâ ve murâd zâhiren anlaşıldığı gibi değildir” deyip; o mücmel cümleleri Üstâd Bedîüzzamân’a âit mufassal cümlelerle îzâh etmemiz; mufassal bir îzâha rastlanmazsa,o mücmel cümleleri edille-i şer’ıyyeye göre te’vîl etmemiz ve yanlışı Üstâd Bedîüzzamân Hazretlerine isnâd etmek değil; belki anlayışımızı yanlış kabûl etmemiz lâzım gelir. Bedîüzzamân (ra)’ın Risâle-i Nûr’daki cümlelerini felsefî ta’bîr ve ta’rîflerle îzâh etmek, büyük bir hatâya yol açar. Meselâ; Eski Said’in eserlerinde “millet, vicdân hürriyyeti, dîn hürriyyeti, hukúkun hâkimiyyeti, fikir hürriyyeti” gibi zâhiren ehl-i felsefe ve ehl-i siyâsetin kullandıkları ifâdelere benzeyen kelimeler geçmektedir. Saydığımız bu ve bunun gibi kelimeleri, Risâle-i Nûr’un başka yerlerindeki mufassal îzâhât ile îzâh etmek; bulunamadığı takdîrde o ifâdeleri dört edille-i şer’ıyye ve iki akíde imâmlarının düstûrlarıyla açıklamak lâzımdır. Meselâ; Kur’ân’a göre, “dîn ile millet, müttehid-i bizzâttır, muhtelif-i bi’l-i’tibârdır”; yâni hakíkí ma’nâları birdir, fakat aralarında i’tibârî ba’zı farklılıklar mevcûddur.
Devamını okuyun "Bediüzzaman Ve Demokrasi (Dikkatle Okunması Gereken Bir Yazı)"


