Okuma, mesleğimizde ilerlemek, kültürümüzü genişletmek, güzel ve doğru düşünmek, konuşmak ve yazmak hayırlı hizmetler yapmak için mutlaka şart olan çalışmadır. Açık hava gezintileri, oyunlar, jimlastik nasıl bedenimizi geliştirirse, güzel bir eseri okumak da öylece zihnimizi geliştirir, duyGularımızı yüceltir.
Kısacık ömrümüzde sadece şahsi gözlem ve tecrübeyle ne kadar bilgi edinebiliriz? Halbuki, okuma yoluyla yüzyılların duygu, fikir ve tecrübelerini birkaç saat içine sığdırabilir, o kitaptaki görüşlerle fikrimizi zenginleştirebiliriz.
Öğretmenin ders anlatması, projeksiyonlar, filmler, konferaslar… biraz sonra geçen, gittikçe sönen tesirlere sahiptirler; kitap ise daima yanımızda kalır, her zaman müracaat edebileceğimiz, el altında bulunan bir kaynak olur.
Bugün, bir meslekle ilerlemek ve mütehassıs olmak için, o meslekle ilgili yazıların, yayınların tümünü takibe çalışmak gerekir.
Bir problemin cevabını sorulduğu anda cevaplandırabilmekten ziyade, o cevabın hangi kitaplarda ve yayınlarda bulunacağının bilinmesi isteniyor.
Bütün bu sayılanlar bize, okumanın, çok okumanın ne kadar gerekli olduğunu göstermektedir.
Okuma tutkuların en asilidir. Büyük yazarlar, ömürlerinin yarısını okumakla geçirmişlerdir. Montesquieux, “Çeyrek saatlik bir okumanın gideremediği kederim olmamıştır.” der; Alphonse Daudet, yaşlı bir dostuna, “Güzel kitaplar okuyun!” diye tavsiyede bulunmuştur.
Her gün 20-30 sayfa okumakla, kültürümüz kısa zamanda genişler; ayrıca dilin zenginliği; sözü söyleyişteki güzellik, özellikle edebiyat üstadlarının şaheserlerini okumakla sağlanır.


